Çünkü çocuklar, hareketten zevk alan, keşfetme arzusuyla yanıp tutuşan, yerlerinde duramayan, meraklı bir yapıya sahiptirler. Onlar, ilk anda hoş gelen, heyecanlandıran, gücünü ortaya koyan şeyleri yapıp denemek isterler. Vurmak, ısırmak, saçından çekmek caziptir, heyecan vericidir; güçlü olduğunu, kuvvetini, elinin çabukluğunu göstereceği yollardır.
Çocuk zamanla, yaşı ilerledikçe bu davranışlarının yetişkinlerce onaylanmadığını, annesinin üzüldüğünü fark edecek; diğerlerine acı verdiğini, kendini kabul ettirmek için başka yolların da olduğunu öğrenecektir. Ancak bazen çocuklar, yaşı ilerlemiş olsa da davranışlarını değiştirmeyebilir. Çünkü o sürekli bu yolla başarılı olduğunu görmüş, istediklerini bu yolla elde etmiş, vurarak, iterek istediği oyuncağı arkadaşının elinden almış, hatta artık diğer çocuklar o vurmadan, tekmelemeden onun istediklerini yapar olmuşlardır. Ya da çocuk kendi isteklerini ifade etmek için başka bir yol göremez, bilmez. Genellikle kendini sözlü olarak iyi ifade edemeyen, ifade ve konuşma zorluğu olan ve de konuşabilmek için tez canlı, sabırsız olan çocuk için ısırmak, tükürmek tavır almaya veya derdini anlatmaya göre en kolay ve hızlı yoldur. Bazı çocuklar ise daha fazla dikkat çekmek için bu rolde ısrarlı olurlar. Onlar bilirler ki, eğer oyun oynarken yanındakini bağırtırsa, canını acıtırsa, elindeki arabayı hızla alırsa annesi gelecek, ne olduğunu soracak, onun yine ne yaptığını öğrenmek isteyecek, yani bir kez daha o konu olacak, dikkat çekecektir. İstediği zaten budur. Oysa arkadaşı ile sakin oynasa kimsenin dikkatini çekmeyecek, kimse yanına gelmeyecek, ne yapıyorsun diye sormayacaktır.
Bir diğer konu ise şudur: Genelde özgüveni olmayan veya özgüveni hırpalanmış olan çocuk, en azından fiziksel olarak güçlü olduğunu göstermek ve bunu sürekli olarak yeniden ispat etmek ister. Böyle çocukların genellikle sosyal deneyimi azdır. Onlar diğer çocukların mimiklerine, bakışlarına, tavırlarına pek anlam veremezler, anlayamazlar ve her zaman, en sıradan, doğal bir durumda bile kendilerine karşı bir tavır olduğunu düşünürler, tetikte kendilerini sürekli savunmada tutarlar.
Tüm bunlar ve benzeri nedenlerle yetişkinler çocukları saldırgan tutumlarından uzaklaştırmak istiyorlarsa, önce yukarda anlatıldığı gibi bu davranışı ortaya çıkaran sebebi bulmalıdırlar. Ondan sonra, çocuğa zaman tanınmalıdır. Değişim için ilk önce zaman gereklidir. Genellikle okul çağına kadar çocuklar için tartışmak kavga etmek, birbirine vurmak, hızla girişmek demektir. Yavaş yavaş bu tutumlarını terk ederler. Ancak bu bizlerin sürekli davranışlarını doğru bulmadığımız, devamlı ayıpladığımızı söylememizle olmaz. Çoğu kez bu tutum ters teper. Ve çocuğun "her zaman saldıran çocuk" tipini benimsemesine neden olur. Hele ki ona kötü davranıldığını hisseder ve görür ise, olumsuz davranışlarını hiç değiştirmeden ve dozunu artırarak devam eder. Vurur, ısırır, tekmeler. Ve diğerleri haklı olduklarını bir kez daha görür onu dışlamaya devam eder, bu böylece sürer gider. Bu nedenle eğer bir çocuk diğerini döverse, ona vurursa biz yetişkinler dikkatimizi önce canı acıyan çocuğa vermeliyiz. İlk anda saldırgan çocuğu bir kenara almalı, onunla ilgilenmemeliyiz. Çünkü yukarıda belirtildiği gibi o dikkati çeksin diye sıkmıştır arkadaşının kolunu. Biz onun elinden metodunu, onun silahını almalıyız. Bunu nasıl yapabiliriz? Ona kendini ifade etmenin başka yollarını göstererek. Düşünmeliyiz: bu çocuk özellikle neleri iyi yapıyor, neyle, hangi özellik ve beceri ile diğer çocukların ve yetişkinlerin dikkatini çekebilir? Hangi durumda diğer çocuklar kendi içlerine onu kabul ederler? Kendisini ifade edebilmesi, isteklerini dillendirmesi için farklı durumlarda neler yapıyor? Şüphesiz onun da saldırmadığı, farklı davrandığı durumlar oluyordur. Bu durumlar gözlenmeli ve ödüllendirilmelidir. Böylece çocuk kendisinin de olumlu özellikleri olduğunu, diğer insanların ilgisini ve sevgisini kazanmanın başka yolları olduğunu fark edecek ve "her zaman saldıran çocuk" imajından kurtulacaktır.